Malum işsiz olduğumdan deli gibi dizilere kitaplara sarmış durumdayım. Bu aralar takip ettiğim dizilerin hemen hepsi tatile girdiği için ne izlesem ne izlesem diye dolanıp dururken American Horror Story keşfettim. Bünyem karanlık ve gergin şeylerden pek bir hoşlandığı için hemencicik izlemeye başladım. Amanınnnn....Çok güzel bir dizi olmuş.Dizi öyle bir geriyor geriyor sonra da öyle bir ters köşeye yatırıyor ki ilk birkaç bölümden sonra her bölümün sonunda ağzımdan koca bir "hass..ktiiir" çıktı. Acayip sürükleyici bir dizi olmuş.
Konusu klasik bir hounted house olayı. Problemleri olan bir aile yeni umutlarla bu eve taşınır ama ev lanetli bir evdir. Bu konu defalarca işlenmiş olmasına rağmen dizi çok başarılı olmuş ,kesinlikle sıkmıyor ve bir güzel geriyor adamı :) Yapımcıları benim zamanında severek izlediğim Nip/Tuck dizisini de yapmışlar kalite belli yani...
İlk sezon 12 bölümde bitiyor. Yeni sezon ne zaman başlayacak daha belli değilmiş ama sabırsızlıkla bekliyorum.Haa bir de unutmadan filmin afişlerini de bir Türk yapmış. Gurur duydum valla.
23 Ara 2011
8 Ara 2011
Sevgili Günlük,
Küçüklüğümden beri bende bir günlük tutma merakı olmuştur.
Geçen aylarda annemin evinde çeyizlerimi toplamaya çalışırken ilkokul 1. Sınıfta
ve daha sonraları tuttuğum günlükleri ve hatıra defterlerini buldum. Hepsine
bir heves başlamışım yazmaya ama 5 -6 sayfa sonra günlüklerim “bugün bişi
olmadı” diye devam ediyor J
Çok komiğime gitti yaa o zamanlardan üşengeç tipin biriymişim yani...
Tabii günlüğün dışında o zamanlar moda olan hatıra
defterlerini de unutmamak lazım. Hala varmıdır şimdiki çocuklar böyle şeylere
ilgi gösteriyormudur bilmiyorum açıkçası. Ama benimkiler duruyor. En
süslüsünden hatıra defterleri. Ve herbir sayfasında eski okul arkadaşlarımın
yazdığı “ bana bu kalbin kadar güzel sayfayı ayırdığın için....bla bla” diye
diye başlayan orjinal(!) yazılar J
Yazının en sonunda da olmazsa olmaz bir mani. Çoğunlukla da akrostiş maniler :
Seviyorum ama kimi
En tatlı birisini
Nasıl anlatsam sana
İlk harflere baksana
Neticede hepsi de yüzümde gülümseme oluşturan hoş hatıralar
olarak kalmış. Benim için en önemli olanı da aldığım her hatıra defterinin ilk
sayfasına anneme ve babama yazdırmış olmam. Aradan bu kadar zaman geçtikten
sonra bile rahmetli babamın beni sevdiğini söylemesi, bana hemen hepsinde
verdiği öğütleri okumak sanki tekrar karşımdaymış ta benimle konuşuyormuş hissi
veriyor. O kadar güzel o kadar anlamlı....
Son sözüm:
Sepet sepet yumurta
Sakın beni unutma
Unutursan küserim
Gözlerinden öperim :)
6 Ara 2011
Yılbaşı Ağacım
Uzuuun zamandır neredeyse 1 yıldır bloğumla ilgilenmemişim
bu yüzden soğumuştum .Ama sonra yeni blog açmaktansa bu bloğumu düzenlemeyi daha
uygun buldum .Yeni halini de pek bi sevdim açıkçası.Dün geceden beri bununla
uğraşıyorum. Ee malum işsizim ya bu aralar bari uzun zamandır yapmak istediğim
şeyleri yapayım dedim.
Bu aralar bende bir hamaratlık bir hamaratlık. Hemen her gün
yemek benzeri şeyler yapmaya başladım ki kocamın ve annemin gözleri doluyor
neredeyse sarlıp ağlayacaklar birbirlerine J
Kalkınca yatağını bile toplamaya üşenen ben hergün ev topluyorum temizlik
yapıyorum. Sanırım içimde pusu kurmuş bir gündelikçi kadın varmış ta evlenip
işsiz kalmamı bekliyormuş harekete geçmek için. Son zamanlarda beni tamamen ele
geçiridi bu alt egom.(gündelikçi egom) Bakalım daha ne kadar böyle gider...
Bu arada bugün yılbaşı ağacımı süsledim. Çoook uzun
yıllardır süslerim hiç bıkmadan ama nedense yılbaşı geçtikten sonra ağacı
sökmem şubat ayını bulur. Ağaca doyamadığımdan değil üşengeçliğimden öylece
beni bekler ağaç yerine kaldırılmak için.
Yılbaşı ağacı bende özel yeri olan birşeydir nedense. Yıllar
yıllar önce babam iflas ettiğinde herşeyi kuruş kuruş hesaplayıp çok idareli
davrandığımız bir dönem olmuştu. İşte o dönemde yılbaşı geldiğinde yılbaşı
ağacım olsun istedim.Ama annemle babama sorup onları üzmemek için sormadım bile
ağaç alırmısınız diye. Derken birgün
kopup yere düşmüş kocaman bir ağaç dalı buldum. Sürükleye sürükleye eve
getirdim onu. Tabii evde ağacı süsleyecek süste yoktu .Bunun üzerine bende evde
parlak ne bulduysam ağacın üztüne astım. Pamuklarla kar yaptım üstüne, süslü
nikah şekerleri vardı onları taktım, elişi kağıtlarından süsler yapıp astım. O
kadar güzel oldu ki...Akşam rahmetli babam eve geldiğinde ve ağacı gördüğünde
çok şaşırmış ve çok beğenmişti. Yılbaşı gecesi önünde fotoğraflar çekildik
,annem ağacın altına benim için küçük hediyeler koymuştu onları açtık ve
sıcacık evimizde çok mutlu bir yılbaşı geçirdik.
İşte o günden beri her yılbaşı gelirken ben ağacımı hiç
üşenmeden süslerim...
5 Ara 2011
* işten atılan kızın ilk haftası *
Bugün 5 aralık 2011 Pazartesi.Geçen hafta bugün 8 aydır çalıştığım işimden ayrıldım. Zaten sevemediğim bir işti. Küçülmeye gidildiği için pozisyonum kapatıldı. Önce müdür oldum sonra çıkartıldım. Maaşa zam işine son yani :)
Neyse 1 haftadır evdeyim ya uzuuuun zamandır yapmayı istediğim ama zamansızlıktan yapmaya fırsat bulamadığım birçok şey vardı sırayla onları yapıyorum. İlk iş taşındığımdan beri methini duyduğum Erenköy pazarına gittim.Tabii kıçımı kaldırıp evden çıkana kadar saat 4 olmuştu. Allahtan pazaryeri evimin 2 sokak arkasında da çok yürümek zorunda kalmadım. O kada tembel bir tipim ki.. Allah muhafaza azıcık yürücem ya da hareket edicem diye ödüm kopuyor. Neyse şıkıdım pıkıdım giyindim makyajımı yaptım ve Pazara gittim ki bir kalabalık bir kalabalık. İpini koparan gelmiş. Millete omuz ataraktan itekleyerekten ilerlemeye başladım. Tabii ki daha önceden pazara gitmişliğim var. Ama 2 ay öncesine kadar bekar bir kız olduğumdan pazara sadece kıyafet bakmaya body, t shirt ,eşofman vs ıvır zıvır almaya gitmiştim. İlk defa evli bir kadın olarak ve mutfağına alışveriş yapma bilinciyle girdim pazara. Aman allahım kafamda hiç bir plan olmadığından ve sadece 2-3 çeşit yemek bildiğimden pazardaki tezgahları görünce ne alacağımı şaşırdım. 2 üniversite okumuş bendeniz kaz gibi kaldım pazarın orta yerinde. Hemen kocamı aradım tabii. “ya pazardayım ama ne alayım bilemedim. Ne alınır sence pazardan “diye sorunca benim koca gülmeye başladı. “allaaam sen buna akıl fikir ver ne bileyim kızım patlıcan al soğan patates falan al işte ne bileyim toplantıdayım şimdi çok konuşamam “dedi kapadı. Ben de başladım salak salak dolaşmaya tezgahların arasında. 3 adet patlıcan, 9 tane limon (nereme sıkacaksam artık o kadar limonu? Sadece ucuz diye aldım işte), mantar,ceviz,kestane,badem,muz,üzüm aldım. Şimdi buraya yazınca da ne kadar bilinçsiz bir alım olduğunu gördüm tekrardan. Neyse paramın geri kalanıyla bir adet portföy çanta, şal,kocaya adidas çakması eşofman altı, tayt,banyo paspası ve pembe bir masa örtüsü aldım ve 200 tl harcayıp çıktım. Eee gelirken elim çok ağırlaştı bir de pazarlıkla 30 tl verip Pazar arabası satın aldım.Sanki her gün pazara gidermişim gibi.
Eve gelince tabii taze bir ev hanımı olaraktan yaptığım ilk Pazar alışverişinin gururuyla devirdim kıçımı uzanıp televizyon izledim. Eve gelen kocaya da annemin geçen haftaki ziyaretinden kalan sarmaları ısıtıp yedirdim. Canım benim aldıklarımı görünce gıkını çıkarmadı. Alıştı nede olsa 3 yıldır benim saçma sapan alışverişlerime. Bir keresinde henüz izmir deyken bana “bla bla mağazasında indirim yapmışlar ayakkabı ne alırsan 50 tl imiş istersen git al “demişti. Evden fırladığım gibi mağazaya koşup 6 çift ayakkabı almıştım da adamın yüreğine inmişti. Kaldı ki o 6 ayakkabının 1 tanesini hiç giyemedim ayağımı vurdu. 2 tanesi birkaç giymeden sonra bollaştı ayağımdan fırlayıp çıkmaya başladı ,bir tanesinin üzeri (beyaz olanın) tükenmez kalem mürekkebi oldu ki ayakkabıya tükenmez kalem mürekkebinin nasıl bulaştığı hakkında en ufak fikrim yok, kalan 2 si de ara sıra giyilmek üzere diğer ayakkabıların yanında sıra bekliyor. Sanırım adamın ahı tuttu bu konuda...
Whatever...bundan sonra sık sık yazacağım buraya umarım bu bloğumu da diğerleri gibi başlayıp sonra çöpe atmam.
öpüyorumm
Neyse 1 haftadır evdeyim ya uzuuuun zamandır yapmayı istediğim ama zamansızlıktan yapmaya fırsat bulamadığım birçok şey vardı sırayla onları yapıyorum. İlk iş taşındığımdan beri methini duyduğum Erenköy pazarına gittim.Tabii kıçımı kaldırıp evden çıkana kadar saat 4 olmuştu. Allahtan pazaryeri evimin 2 sokak arkasında da çok yürümek zorunda kalmadım. O kada tembel bir tipim ki.. Allah muhafaza azıcık yürücem ya da hareket edicem diye ödüm kopuyor. Neyse şıkıdım pıkıdım giyindim makyajımı yaptım ve Pazara gittim ki bir kalabalık bir kalabalık. İpini koparan gelmiş. Millete omuz ataraktan itekleyerekten ilerlemeye başladım. Tabii ki daha önceden pazara gitmişliğim var. Ama 2 ay öncesine kadar bekar bir kız olduğumdan pazara sadece kıyafet bakmaya body, t shirt ,eşofman vs ıvır zıvır almaya gitmiştim. İlk defa evli bir kadın olarak ve mutfağına alışveriş yapma bilinciyle girdim pazara. Aman allahım kafamda hiç bir plan olmadığından ve sadece 2-3 çeşit yemek bildiğimden pazardaki tezgahları görünce ne alacağımı şaşırdım. 2 üniversite okumuş bendeniz kaz gibi kaldım pazarın orta yerinde. Hemen kocamı aradım tabii. “ya pazardayım ama ne alayım bilemedim. Ne alınır sence pazardan “diye sorunca benim koca gülmeye başladı. “allaaam sen buna akıl fikir ver ne bileyim kızım patlıcan al soğan patates falan al işte ne bileyim toplantıdayım şimdi çok konuşamam “dedi kapadı. Ben de başladım salak salak dolaşmaya tezgahların arasında. 3 adet patlıcan, 9 tane limon (nereme sıkacaksam artık o kadar limonu? Sadece ucuz diye aldım işte), mantar,ceviz,kestane,badem,muz,üzüm aldım. Şimdi buraya yazınca da ne kadar bilinçsiz bir alım olduğunu gördüm tekrardan. Neyse paramın geri kalanıyla bir adet portföy çanta, şal,kocaya adidas çakması eşofman altı, tayt,banyo paspası ve pembe bir masa örtüsü aldım ve 200 tl harcayıp çıktım. Eee gelirken elim çok ağırlaştı bir de pazarlıkla 30 tl verip Pazar arabası satın aldım.Sanki her gün pazara gidermişim gibi.
Eve gelince tabii taze bir ev hanımı olaraktan yaptığım ilk Pazar alışverişinin gururuyla devirdim kıçımı uzanıp televizyon izledim. Eve gelen kocaya da annemin geçen haftaki ziyaretinden kalan sarmaları ısıtıp yedirdim. Canım benim aldıklarımı görünce gıkını çıkarmadı. Alıştı nede olsa 3 yıldır benim saçma sapan alışverişlerime. Bir keresinde henüz izmir deyken bana “bla bla mağazasında indirim yapmışlar ayakkabı ne alırsan 50 tl imiş istersen git al “demişti. Evden fırladığım gibi mağazaya koşup 6 çift ayakkabı almıştım da adamın yüreğine inmişti. Kaldı ki o 6 ayakkabının 1 tanesini hiç giyemedim ayağımı vurdu. 2 tanesi birkaç giymeden sonra bollaştı ayağımdan fırlayıp çıkmaya başladı ,bir tanesinin üzeri (beyaz olanın) tükenmez kalem mürekkebi oldu ki ayakkabıya tükenmez kalem mürekkebinin nasıl bulaştığı hakkında en ufak fikrim yok, kalan 2 si de ara sıra giyilmek üzere diğer ayakkabıların yanında sıra bekliyor. Sanırım adamın ahı tuttu bu konuda...
Whatever...bundan sonra sık sık yazacağım buraya umarım bu bloğumu da diğerleri gibi başlayıp sonra çöpe atmam.
öpüyorumm
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)