Sayfalar



21 Mar 2012

Ay Fon' a oluyorum !!!

Sene 2009 Mayıs ayı Bornova Forum'da Öğle yemeğindeyiz. Fıratın elinde birşey gördüm oynayıp duruyor. O ne ola ki diye sordum ayfon dedi. Ney? dedim telefon dedi. Eee tuşları nerede arkasından alttan falan mı çıkıyo dedim yok dokunuyon dedi. Elime alıp kurcaladım bişi  anlamadım amaaan ne gereksiz dedim geri verdim.


Sene 2010 1 Ocak. Malum olaydan 8 ay sonra ilk ayfonum oldu. O zamanki sevgilim şimdiki kocamdan doğum günü hediyesi. Yaa nasıl kullanıcam ben bunu , nasıl alışıcam derken 2012 de elime aldığım her telefona gerek nokia olsun gerek ev telsizi önce ekranına dokunup elimi sürtmeden tuşa basamaz oldum ve daha da  ayfondan başka da bişi kullanmam diyen birine dönüştüm.


Bugün ayfonum çok hasta...Artık yaşlılıktan çok ağır hareket eder oldu, dediklerimi anlamıyor, söylediklerimi yapmıyor yapamıyor. Verdiğim komutları unutuyo kafasına göre takılıyo geç anlıyo geç açılıyo...

İyi kötü haberlerle 2 seneden fazladır birlikteydik. Evlilik haberimide onunla verdim , ölüm haberlerini de ondan aldım. İşe girdik işten çıktık parasız kaldık parti planladık eğlendik güldük ağladık.


Sanırım artık yavaş yavaş sona geliyoruz. Ayrılık vakti yaklaşıyor. Her ne kadar onu çok özleyecek olsam da yeni bir ayfon için hazırım. Ayrılığa dayanabilirim kabullenebilirim ...

Son söz:  Aşkıııımmmmm sana sesleniyorum..
ayfon diyorum ...
eskidi diyorum...






artık bu yazıdan da anlamazsan ben sana ne diiiim kocacım  :)

26 Oca 2012

Yayın başlığı yok bu sefer...o kadar kızdım yani....


Her gece yattığında aklına birşeyler gelen

Bunu mutlaka yazmalı bloglamalıyım diyen

Ama sabah kalktığında bi bock hatırlamayan salağın biriyim ben......
Teşekkürler

10 Oca 2012

Benim Koca Ailem


Benim kocaman bir ailem var.

Hacı dayım çok konuşur ...kimi zaman boş ,çoğu zaman dolu konuşur...

küçük dayım saz çalar türkü söyler bizbizeyken,

dağ gibi arkamızda durur biz yalnızken...

teyzem kendi halinde kendi derdindedir ama ana yarısıdır hep özençlidir....Ne yazık ki gözü hep yaşlıdır yüreği hep yaralıdır ama candır canandır...

anneannem temel direğimiz ...tüm evlatları kanatları altında ...kimin doğumgünü,kimin yıldönümü herkesi organize eder toparlar...Problem çözücü dua edicimizdir...

Ve kuzenler...

dayı oğuları birer birer can kardeşse bana, dayı kızları ayrı ayrı cananlardır ...

teyze kızları birini şeytan görsün yüzünü diğeri dünya ahiret kardeşim canımın yarısıdır ...

yengeler el değil  sırdaştır bana...

enişte gün boyu sınav kapısında benimle bekleyendir...

Ne mutlu bana

Benim kocaman bir ailem var.....

4 Oca 2012

Dent'istkence


Kaç zamandır gitmek isteyipte ertelediğim üşendiğim ve de tırstığım için gitmediğim dişçiye geçen gün dişimin zonklaması  sonucunda koşa koşa gitmek zorunda kaldım .Senelerdir tüm kahrımı çeken, yanında canım acıyor diye hüngür sümük ağladığım , acıyla elini ısırdığım ve tüm kaprislerimi yapabildiğim kendi dişçim izmirde kaldığı için burada eşimin çocukluk arkadaşı doktoru aradım ve gittim. Bağdat caddesi üzerinde çok lüks bir diş kliniği. Aynı  Dr90210 daki gibi sosyetik,steril ve güzel bir yer. İlk gün oturum koltuğa ve utanç içinde ağzımı açtım. Dr ağzımı derin derin inceledikten sonra “hımmmm her gece çekirdek mi yiyoruz? “ diye sorunca bir an afalladım nasıl yani nerden anladı ki dişimde kabuk mu kalmış falan derken “dişinde çiğdem yeri  göçme yapmış ya az ye ya da başka dişle çitle “demez mi...Daha bu dumuru yaşamaktayken bakla falı açan susuzdere çingene falcısı gibi başladı anlatmaya...Gece uyurken ağzından nefes alıyorsun ,zaman zaman uykunda diş gıcırdatıyorsun ve dişini sağ elinle fırçalarsın diye saymaya başladı. Biraz sonra daha ileri gidip hımmm kısa vadede sana 2 yol görünüyor ve devlet kapısında işin olacak diye anlatmaya başlayacak diye bekledim açıkçası. Senelerdir gittiğim dişçimle hiç böyle muhabbetler yapmadığımdan alık alık bakınca “çene yapından anlaşılıyor merak etme bende ağzım açık uyurum”diyince bir ohhh çektim. Hayır nasıl uyuduğumu bilmiyorum ama ben kocamın yanında seksi seksi kedi gibi mırmır uyuduğumu zannederken meğer ağzımı gergedan gibi açıp garip sesler çıkartıyormuşum L Bunu da ilk defa gördüğüm birinden duymak hiç hoş olmadı haliyle. Neyse uzatmayayım ben bir dolgu yapılacak diye beklerken 1 kanal tedavisi,3 dolgu,1 kaplama ve temizleme olarak bir full paket program çıkarttı karşıma. Ok madem girdik bir yola yapalım ne gerekiyorsa dedim ve ilk gün temizlemenin ardından 3 gün sonrası kanal tedavisi için randevulaşıp ayrıldık.

3 gün sonra tekrar medyum/dişçimin yanına gittiğimde koltuğa oturmadan başladım anlatmaya. Bakın dedim benim acı eşiğim çok düşüktür yani canım çok tatlı. Azıcık acı duysam ağlarım hem öyle kibar kibar değil bağıra çağıra yaşlı yaşlı hüngür sümük ağlarım daha da çok acırsa tansiyonum düşer bayılırım. Yani normal insanlara göre değerlendirmeyin beni diye iyice tembihledim. Giderken yanımda ipod umu da götürmüştüm siz çalışın ben müzik dinleyeceğim oyma aleti beni fena yapıyor birşey söyleyecek olursanız dürtüklersiniz dedim ve geçtim koltuğa uzandım.

1 hafta önce supernatural da izlediğim bölümde deliren dişçi hastasının dilini koparıyordu ve benimde haliyle  aklıma türlü türlü sahneler gelmeye başladı. Zaten mekan  doğal korku filmi seti. Sen mal gibi yatıyorsun tepende kocaman sana dönmüş bir ışık. Ağzı maskeli gözlüklü tipler senin 10 cm uzağında elleri ağzının içinde duruyorlar. Bağırsan bağıramazsın ağzın kocaman açılmış ve içine birsürü alet sokulmuş biri fışşşş diye tükürüğünü emiyor biri tartartar dişini oyuyor. Yan sehpada boy boy iğneler ve çeşitli işkence aletleri görünümünde aygıtlar..Bir de benim gibi psikopat derecesinde korku filmi izleyen bir tipin kafasında yarattığı senaryolar.”ya şimdi bir anda kafasında bir teli atarsa da cinnet geçirirse, ya aslında kocamdan  oldum olası nefret ediyormuşta şimdi intikam almaya karar verirse, ya tansiyonu düşerde bayılırsa ve elindeki oyma aleti bademciklerime girip beni oyarsa...” gibi türlü senaryolar...

Neyse doktorum bana 4 tane uyuşturan iğne yaptı ve acı namına hiç birşey duymadım tedavi sırasında. Kulağımda kulaklıklar son ses “californication” dinlerken ara sıra beni dürtüp biraz daha aç(sesi değil ağzımı) demesi dışında bir rahatsızlığım olmadı.  Müziğimi dinledim gözlerim kapalı...

Seans bitince 45 dk birşey yeme bir de akşam azıcık sancı yapar hafif bir ağrı kesici iç bir de uyuşuk yerini soğuktan koru yüz felci geçirebilirsin dedi ve 2.görüşmeyi ayarlayıp ayrıldım oradan.  Karnım da nasıl acıkmış. 45 dk yeme dedi ya ölücem açlıktan öyle böyle değil... oysa  45dk yeme  demese akşama kadar yemeden dururum acıkmadan. Hadi dedim vakit geçsin caddede mağazalara bakayım dolanayım. Hava da güneşli ama soğuk.Yüz felci olursun dedi ya medyum/dişçim korkumdan atkımı doladım peşmerge gibi yüzüme  başladım mağazaları gezmeye. İlk girdiğim mağazada atkımı çıkartırken baktım bayaa bir ıslak. Allah allah ne oldu derken bir farkettim ki benim ağzımın uyuşuk kısmından şırıl şırıl tükürük akmış  ben de uyuşukluktan farketmemişim. Mağazayı geziyorum bir elimde mendil salyalarımı siliyorum görevli geldi yardımcı olabilir miyim diye ben “saadjee bajıkyoorm teşşejjkrrlej” diye bir ses çıkardım. Dudaklarımın sağ tarafı yok gibi ve demek ki ben dudağımın sağıyla konuşurmuşum. Neyse oradan ayrıldım elimde salyalı mendilim yürüye yürüye 1 saat geçtikten sonra birşeyler yemek için bir cafeye oturdum. Hamburger ve portakal suyu söyledim. Portakal suyu gelince pipeti ağzıma soktum çekiyorum çekiyorum fıssss diye hava geliyor.Pipetmi delik acaba diye bakarken jetonum düştü. Ağzımın solu kapanıyor uyuşuk olan sağ tarafı açık kalıyor. Bir elimle manuel olarak dudağımı kapatıp diğer elimle yemeğimi yedim ve evime döndüm.

Neyse akşam kocam geldi sohbet muhabbet derken benim uyuşukluğum geçince dişim bir başladı ağrımaya.....allahımmm  dişçinin söylediği hafif sızlamaya ben 1 minoset 2 apranax içerek katlanabildim. Sabaha karşı bir apranax daha...Şimdi bunu yazarken dişim hala ağrıyor ve ağzımı kapatamıyorum. Yarın tekrar randevum var bakalım yarın neler olacak. Eğer yine ağrıyacak derse o verdiği uyuşturucudan ev içinde yolluk isteyeceğim çünkü ağrı çekmektense salya akıtmayı tercih ederim......





23 Ara 2011

American Horror Story - Brrrrrr

Malum işsiz olduğumdan deli gibi dizilere kitaplara sarmış durumdayım. Bu aralar takip ettiğim dizilerin hemen hepsi tatile girdiği için ne izlesem ne izlesem diye dolanıp dururken American Horror Story keşfettim. Bünyem karanlık ve gergin şeylerden pek bir hoşlandığı için hemencicik izlemeye başladım. Amanınnnn....Çok güzel bir dizi olmuş.Dizi öyle bir geriyor geriyor sonra da öyle bir ters köşeye yatırıyor ki ilk birkaç bölümden sonra her bölümün sonunda ağzımdan koca bir "hass..ktiiir" çıktı. Acayip sürükleyici bir dizi olmuş.

Konusu klasik bir hounted house olayı. Problemleri olan bir aile yeni umutlarla bu eve taşınır ama ev lanetli bir evdir. Bu konu defalarca işlenmiş olmasına rağmen dizi çok başarılı olmuş ,kesinlikle sıkmıyor ve bir güzel geriyor adamı :) Yapımcıları benim zamanında severek izlediğim Nip/Tuck dizisini de yapmışlar kalite belli yani...





İlk sezon 12 bölümde bitiyor. Yeni sezon ne zaman başlayacak daha belli değilmiş ama sabırsızlıkla bekliyorum.Haa bir de unutmadan filmin afişlerini de bir Türk yapmış. Gurur duydum valla.

8 Ara 2011

Sevgili Günlük,


Küçüklüğümden beri bende bir günlük tutma merakı olmuştur. Geçen aylarda annemin evinde çeyizlerimi toplamaya çalışırken ilkokul 1. Sınıfta ve daha sonraları tuttuğum günlükleri ve hatıra defterlerini buldum. Hepsine bir heves başlamışım yazmaya ama 5 -6 sayfa sonra günlüklerim “bugün bişi olmadı” diye devam ediyor J Çok komiğime gitti yaa o zamanlardan üşengeç tipin biriymişim yani...

Tabii günlüğün dışında o zamanlar moda olan hatıra defterlerini de unutmamak lazım. Hala varmıdır şimdiki çocuklar böyle şeylere ilgi gösteriyormudur bilmiyorum açıkçası. Ama benimkiler duruyor. En süslüsünden hatıra defterleri. Ve herbir sayfasında eski okul arkadaşlarımın yazdığı “ bana bu kalbin kadar güzel sayfayı ayırdığın için....bla bla” diye diye başlayan orjinal(!) yazılar J Yazının en sonunda da olmazsa olmaz bir mani. Çoğunlukla da akrostiş maniler :

Seviyorum ama kimi

En tatlı birisini

Nasıl anlatsam sana

İlk harflere baksana

Neticede hepsi de yüzümde gülümseme oluşturan hoş hatıralar olarak kalmış. Benim için en önemli olanı da aldığım her hatıra defterinin ilk sayfasına anneme ve babama yazdırmış olmam. Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra bile rahmetli babamın beni sevdiğini söylemesi, bana hemen hepsinde verdiği öğütleri okumak sanki tekrar karşımdaymış ta benimle konuşuyormuş hissi veriyor. O kadar güzel o kadar anlamlı....
Son sözüm:
Sepet sepet yumurta
Sakın beni unutma
Unutursan küserim
Gözlerinden öperim :)


6 Ara 2011

Yılbaşı Ağacım


Uzuuun zamandır neredeyse 1 yıldır bloğumla ilgilenmemişim bu yüzden soğumuştum .Ama sonra  yeni  blog açmaktansa bu bloğumu düzenlemeyi daha uygun buldum .Yeni halini de pek bi sevdim açıkçası.Dün geceden beri bununla uğraşıyorum. Ee malum işsizim ya bu aralar bari uzun zamandır yapmak istediğim şeyleri yapayım dedim.

Bu aralar bende bir hamaratlık bir hamaratlık. Hemen her gün yemek benzeri şeyler yapmaya başladım ki kocamın ve annemin gözleri doluyor neredeyse sarlıp ağlayacaklar birbirlerine J Kalkınca yatağını bile toplamaya üşenen ben hergün ev topluyorum temizlik yapıyorum. Sanırım içimde pusu kurmuş bir gündelikçi kadın varmış ta evlenip işsiz kalmamı bekliyormuş harekete geçmek için. Son zamanlarda beni tamamen ele geçiridi bu alt egom.(gündelikçi egom) Bakalım daha ne kadar böyle gider...

Bu arada bugün yılbaşı ağacımı süsledim. Çoook uzun yıllardır süslerim hiç bıkmadan ama nedense yılbaşı geçtikten sonra ağacı sökmem şubat ayını bulur. Ağaca doyamadığımdan değil üşengeçliğimden öylece beni bekler ağaç yerine kaldırılmak için.

Yılbaşı ağacı bende özel yeri olan birşeydir nedense. Yıllar yıllar önce babam iflas ettiğinde herşeyi kuruş kuruş hesaplayıp çok idareli davrandığımız bir dönem olmuştu. İşte o dönemde yılbaşı geldiğinde yılbaşı ağacım olsun istedim.Ama annemle babama sorup onları üzmemek için sormadım bile ağaç alırmısınız diye.  Derken birgün kopup yere düşmüş kocaman bir ağaç dalı buldum. Sürükleye sürükleye eve getirdim onu. Tabii evde ağacı süsleyecek süste yoktu .Bunun üzerine bende evde parlak ne bulduysam ağacın üztüne astım. Pamuklarla kar yaptım üstüne, süslü nikah şekerleri vardı onları taktım, elişi kağıtlarından süsler yapıp astım. O kadar güzel oldu ki...Akşam rahmetli babam eve geldiğinde ve ağacı gördüğünde çok şaşırmış ve çok beğenmişti. Yılbaşı gecesi önünde fotoğraflar çekildik ,annem ağacın altına benim için küçük hediyeler koymuştu onları açtık ve sıcacık evimizde çok mutlu bir yılbaşı geçirdik.

İşte o günden beri her yılbaşı gelirken ben ağacımı hiç üşenmeden süslerim...

5 Ara 2011

* işten atılan kızın ilk haftası *

Bugün 5 aralık 2011 Pazartesi.Geçen hafta bugün 8 aydır çalıştığım işimden ayrıldım. Zaten sevemediğim bir işti. Küçülmeye gidildiği için pozisyonum kapatıldı. Önce müdür oldum sonra çıkartıldım. Maaşa zam işine son yani :)

Neyse 1 haftadır evdeyim ya uzuuuun zamandır yapmayı istediğim ama zamansızlıktan yapmaya fırsat bulamadığım birçok şey vardı sırayla onları yapıyorum. İlk iş taşındığımdan beri methini duyduğum Erenköy pazarına gittim.Tabii kıçımı kaldırıp evden çıkana kadar saat 4 olmuştu. Allahtan pazaryeri evimin 2 sokak arkasında da çok yürümek zorunda kalmadım. O kada tembel bir tipim ki.. Allah muhafaza azıcık yürücem ya da hareket edicem diye ödüm kopuyor. Neyse şıkıdım pıkıdım giyindim makyajımı yaptım ve Pazara gittim ki bir kalabalık bir kalabalık. İpini koparan gelmiş. Millete omuz ataraktan itekleyerekten ilerlemeye başladım. Tabii ki daha önceden pazara gitmişliğim var. Ama 2 ay öncesine kadar bekar bir kız olduğumdan pazara sadece kıyafet bakmaya body, t shirt ,eşofman vs ıvır zıvır almaya gitmiştim. İlk defa evli bir kadın olarak ve mutfağına alışveriş yapma bilinciyle girdim pazara. Aman allahım kafamda hiç bir plan olmadığından ve sadece 2-3 çeşit yemek bildiğimden pazardaki tezgahları görünce ne alacağımı şaşırdım. 2 üniversite okumuş bendeniz kaz gibi kaldım pazarın orta yerinde. Hemen kocamı aradım tabii. “ya pazardayım ama ne alayım bilemedim. Ne alınır sence pazardan “diye sorunca benim koca gülmeye başladı. “allaaam sen buna akıl fikir ver ne bileyim kızım patlıcan al soğan patates falan al işte ne bileyim toplantıdayım şimdi çok konuşamam “dedi kapadı. Ben de başladım salak salak dolaşmaya tezgahların arasında. 3 adet patlıcan, 9 tane limon (nereme sıkacaksam artık o kadar limonu? Sadece ucuz diye aldım işte), mantar,ceviz,kestane,badem,muz,üzüm aldım. Şimdi buraya yazınca da ne kadar bilinçsiz bir alım olduğunu gördüm tekrardan. Neyse paramın geri kalanıyla bir adet portföy çanta, şal,kocaya adidas çakması eşofman altı, tayt,banyo paspası ve pembe bir masa örtüsü aldım ve 200 tl harcayıp çıktım. Eee gelirken elim çok ağırlaştı bir de pazarlıkla 30 tl verip Pazar arabası satın aldım.Sanki her gün pazara gidermişim gibi.

Eve gelince tabii taze bir ev hanımı olaraktan yaptığım ilk Pazar alışverişinin gururuyla devirdim kıçımı uzanıp televizyon izledim. Eve gelen kocaya da annemin geçen haftaki ziyaretinden kalan sarmaları ısıtıp yedirdim. Canım benim aldıklarımı görünce gıkını çıkarmadı. Alıştı nede olsa 3 yıldır benim saçma sapan alışverişlerime. Bir keresinde henüz izmir deyken bana “bla bla mağazasında indirim yapmışlar ayakkabı ne alırsan 50 tl imiş istersen git al “demişti. Evden fırladığım gibi mağazaya koşup 6 çift ayakkabı almıştım da adamın yüreğine inmişti. Kaldı ki o 6 ayakkabının 1 tanesini hiç giyemedim ayağımı vurdu. 2 tanesi birkaç giymeden sonra bollaştı ayağımdan fırlayıp çıkmaya başladı ,bir tanesinin üzeri (beyaz olanın) tükenmez kalem mürekkebi oldu ki ayakkabıya tükenmez kalem mürekkebinin nasıl bulaştığı hakkında en ufak fikrim yok, kalan 2 si de ara sıra giyilmek üzere diğer ayakkabıların yanında sıra bekliyor. Sanırım adamın ahı tuttu bu konuda...

Whatever...bundan sonra sık sık yazacağım buraya umarım bu bloğumu da diğerleri gibi başlayıp sonra çöpe atmam.

öpüyorumm








8 Ara 2010

* the tudors *

Malum uzuuuun zamandan beri işsiz olduğumdan dolayı kendimi dizilere ve kitaplara gömmüş durumdayım. Bende fırsat bu fırsat izlemek istediğim dizileri bitirdikten sonra burada paylaşmaya karar verdim. Dün son bölümünü izlediğim The Tudors anlatmaya değer bir diziydi. Mekanlar süper, konu çok ilginç ve sürükleyici, kıyafetler ise mükemmeldi. Keşke o dönemlerdeki kadınların kıyafetleri yine moda olsa dedirtti bana. Gerçi o kat kat etekler ve daracık korselerle araba kullandığımı düşünemiyorum :) Yine de çok ilginç, hem karamsar hem de umut dolu zamanlarmış. Ama yine de o dönemlerde yaşamayı kesinlikle istemezdim.Her an kelle koltukta geziyorlarmış :)

Gelelim dizinin konusuna...8.Henry zamanında geçiyor dizi. Boleyn kızını okuyan ya da izleyenler vardır.Zaten herşeyi karıştıran da bu boleyn kızı.Ne kadınmış mübarek koskoca ülkede yeni bir mezhep oluşuyor onun için. 8. Henry katolik mezhebindeki İngiltere'yi sırf karısı Aragonlu Kathrine'den boşanıp Anne Boleyn ile evlenmek için Roma'dan ayırıyor ve İngiltere kilisesini kuruyor (Anglikan kilisesi) Tabii azmış adam dururmu izni de aldı boşanmak için Boleynden sonra tam 4 kez daha evlenip 6 evlilikle bizim Seda Sayan'a rakip oluyor :) Henry ile evlenenenin başı gülmüyor maalesef. Hani ben Queen of England'ım ohhh ne rahat bana yook.                                                               

1.eş sürgünde çocuğundan uzak fakirlik içinde ölüyor
2.eş kafası kesilerek idam ediliyor
3.eş doğumda ölüyor
4.eş çirkin ve kötü kokuyor diye aşağılanıp boşatılıyor
5.eş yine kafası kesilerek idam ediliyor
6.eş az daha kafir diye hapse atılacakken son anda Henry insafa gelip affediyor

8.Henry rolunde bir taş kişi var ki hem yakışıklılığıyla hem de o dengesiz kişiliği yansıttığı oyunculuğuyla dibimi düşürdü.Johnatan Rhys Meyers ismini umarım ileride daha çoook duyar ve izleriz. Adamı izlerken psikopatlığın iliklerinden aktığını hissedebiliyorsunuz.

Dizide aşık olunası bir karakter daha var ki efendim kendisi 8.Henry nin kankası Suffolk Dükü Charles Brandon. Gerçek adı Henry Cavill olan bu taş kişide dizinin en önemli karakterlerinden biri. Ama o bile kanka bile olsa sürekli G.tü kollaya kollaya geziyor. Dizi hakkında çok spoiler vermeden ancak bu kadar yorum yapabiliyorum bence boş zamanınız olduğunda izlenmeye değececek bir dizi.





SARIŞIN VAMPİR NO:1

Bayram tatilinden dönerken Afyon - İzmir arasında mola verdiğim tesiste kitapçı reyonunda gördüm ve aldım. Konusu ilginç görünüyordu. Çünkü bildiğim kadarıyla ilk defa 5000 yaşında bir vampirin bir orjinalin ağzından bir roman yazılmıştı. İzmir'e döndüğümde heyecanla okumaya başladım. Ancak konu güzel olmasına rağmen "cıkkk olmamış " dedirten yerleri çok fazlaydı.


Bir kere bence bir kadın karakteri erkek yazmamalı. O kadar playboy fantazisi kıvamında tarif ediyor ki vampir hanım kızımız Sita'yı , hiç bir kadın yazar bu kadar kötü tarif edemez bir hemcinsini. Bu da doğal olarak itici duruyor romanı okurken.
Konusu ilginç başlamasına rağmen roman ilerledikçe birbiriyle tutarsız o kadar çok şey oluyor ki ...Yaa hani Sita über güçlü 5000 yaşında ve yenilmez bir vampirdi??? İki kurşun yedi ölüyodu az daha...Yanlışlıkla bir kazık battı romatizmalı yaşlılar gibi sürekli sızım sızım sızlanıyor...Nolduuu yeryüzündeki en güçlü yaratığa?? Bazen o kadar zavallı gösteriyor ki yazar Sita'yı "Yazık kadıncağıza bir gidek yardım edip gelek bari "demeye başlıyosun. Olmaz olamazzzz kardeşim! Sen 5000 yaşında bir vampiri yazacaksın ve onu sık sık loser gibi göstereceksin...Keşke böyle bir konuyu daha iyi yazsaymış çok çok ilginç olabilirdi ve okurken çok zevk alabilirdim .

Kısaca kitabın diğer serilerini okumayı pek düşünmüyorum ama belli olmaz yine de benim sağım solum. Okuduğumda onları da yazarım.
That's all folks!!

* THE VAMPIRE DIARIES *



Tanrımmmm süper bir dizi olmuş.İlk bölümlerinde kitaplarını da okumuş biri olarak beğenmediysem de daha sonra öyle bir sardı ki...Diziport'tan tüm bölümlerini ağzımın suları akaraktan izledim. Dizide Damon Salvatore karakterini canlandıran muhteşem ötesi yaratık Ian Somerhalder bu yaşımda bana resimlerini duvara asma isteği uyandırdı. Damon'un tüm sahnelerinde neredeyse nefesimi tutarak izledim. Kendisi için Adonis , Elf gibi tanımlamalar yapılmış ki kesinlikle doğru bence. Umarım o da genç kızlık aşkım Ricky Martin gibi gay çıkmaz çok üzülürüm valla bu sefer.....


 Neyse diziye dönecek olursam dizinin konusu kısaca 1800 lü yıllardan beri yaşayan 2 vampir kardeşin ve Elena isimli kızın başından geçenler.Stefan iyi huylu insan kanı içmeyen efendi vampir,Damon ise insan kanı içen,öldüren,fırlama,seksi,komik karakter. Bu kardeşleri dönüştüren ve o zamanlar ikisinin de aşık olup uğruna vampir oldukları vampirella Kathrine , Elena nın tıpatıp ikizi. Bizim kardeşler nasıl 100 yıl önce Kathrine aşık olmuşlarsa şimdi de Elena 'ya aşık oluyorlar bu yüzden hem düşmanlarıyla hem de içten içe kendi aralarında savaşıyorlar. Elena kızımız iyi kardeş Stefan ile birlikte bu yüzden Damon da kankayız diye takılıyor ama deli gibi aşık Elena'ya.(benim gönlüm Damon dan yana valla) Tabii arada vampir avcısı takılan bir kurucular konseyi, lise arkadaşları,kötü adamlar ve kötü vampirler ile de dizi heyecan dolu akıp gidiyor.
1. sezonu muhteşem ötesi bir finalle kapattılar.Yeni sezon sanırım Eylül de başlayacakmış. Ama ben herhalde seneye devam ederim izlemeye.Çünkü diziler arasında 1 hafta beklemekten nefret ediyorum. Toplu halde izlemek daha keyifli geliyor bana.Kimbilir belki Damon cığımın hasretine dayanamayıp bu seferlik istisna yapabilirim çünkü şimdiden özledim onu :)

24 May 2010

no name romanım

Roman yazmaya başladım :) Gerçi daha bir paragraf oldu ama kafamda bir sürü fikir var. Bakalım üşenmez yazabilirsem bitince neye benzeyecek. Açıkçası çok merak ediyorum :))

22 May 2010

DEPRESSIONAX :(

Sıkıntılarım ya da düşüncelerim hakkında konuşmayı sevmiyorum. İçimi kemiren bir şeyler olduğunda sadece ve sadece kendimle konuşuyorum.Düşünüyorum tartıyorum biçiyorum kendim çözmeye üstesinden gelmeye çalışıyorum. Destek olabilecek gerçekten dostum dediğim insanlara bile anlatmam ne hissettiğimi çoğu zaman.Dile gelmesinden hoşlanmıyorum içimdekilerin.ama bu da yoruyor insanı ...dışa vuramamamak kederini hüznünü...sivilce olarak çıkıyor belki de benden kimbilir...


Belki burada açabilirim içimi...onu da bilmiyorum ya..neyse deneyelim bakalım...

İşim

Aşkımın işi

Nerede yaşayacağım

Ne zaman evleneceğim

Nasıl evleneceğim

İstanbulda yaşayacak olursam şirket ne olacak

İstanbula gidersem annem ne olacak? Ondan ayrı kalmak istemiyorum

Hayatım geleceğim nasıl olacak? İstanbulda hayat şartları çok zor

Şirketi kapatmak zorunda kalacaksam birkaç ay içinde burada çabalamanın ne anlamı olacak

Aşkımı çok seviyorum bir ömür geçirmek istediğim birlikte yaşlanmak çocuk yapmak istediğim kişi o.Ama benim sevgime inanmıyor. Sadece çok düşünüyorum kimse anlamıyor

Hayal bile kurmak istemiyorum biliyormusun bu aralar.Çünkü kuracağım hayalin nasıl olacağını bile bilemiyorum.Ya da yanlışlıkla aşkıma gelecekle ilgili bir hayalimi söylesem tepki görüyorum.Annem etkilenmesin diye söyleyemiyorum. Kendim bile hayal kurmaktan korkuyorum artık.....

Bu yüzden yerli yersiz gözlerim doluyor

Bu yüzden çok çok gerginim

Bu yüzden sinirlerim çok bozuk aslında

31 yaşındayım

İşsizim

Daha doğrusu işliyim ama hayatımla alakalı hiç bir fikrim olmadığı için ne bok yediğimi bilmiyor,hiç bir işi içimden gelerek yapamıyorum .Ve sonucunda tembelsin Arcadiamia ,senin çalışmaya götün yok sözlerini yiyip oturuyorum yüzeysel sadece görüneni gören gözler tarafından....Sadece aşkım değil annem, cicim, dayım teyzem ...vs herkes böyle..Arcadiamia nın tansiyonu düşüyor...niye? sinirsel....amaaan niye sıkıyosun canını tek iş bulamayan sizmisiniz??Daha hayatta ne zorluklar var yaşayacağın sırf bu yüzden böyle olmamalısın..Hemen pes ediyosun sen ...

oldu peki...

Ya ben kimseyle konuşamıyorum ki...buraya bile doğru dürüst yazamıyorum aslında... aşkımı kırmak annemi üzmek istemiyorum..ne anlatabiliyorum doğru dürüst ,  ne de açıklayabiliyorum malesef derdimi....

Benim sinirlerim çok bozuk gerçekten. Benim sinirlerim belirsizlikten bozuk.Hiç bir şey bilememek kendin ve geleceğin hakkında çok çok sinir bozucu....

Allahım bana ve çevremdekilere dayanma gücü ve sabır ver. Ben çok çok bunaldım. Anneni üzme,aşkımı üzme diye diye ben patlamak üzereyim artık ve dayanma kuvveti istiyorum tanrım senden...

Pls.............

22.05.10

01:27

mavişehir

20 May 2010

SEVGİLİM GELDİİİİ ÇOOOK MUTLUYUM :))))  ÇOK ÖZLEMİŞİM ONU :)))

9 May 2010

Meşhur reklam şarkısını "PETEK ANNEM OLSUN BANA BİRŞEY OLMAZ" diye anlayan saftorik annemi ben çooook seviyorumm :)

Bu enfesssss çikolatalarda anneme anneler günü hediyem.Mild Chocolates'tan aldık.Özge'cim elleriyle hazırladı kutuları.Hem kutular hem çukular çok güzeldi.İçleri bitince incik boncuk kutusu olarak kullanılacaklar kadar güzel.

Mild Chocolate,Mia Cafe ve Taj Mahal Açılışı

Dün gece can arkadaşım Cicim'in doğum günüydü. İki kokosh giyindik süslendik Alsancak yollarına düştük.Önce Mia cafe-bar yanında dünya tatlısı iki arkadaşımızın açtığı Mild Chocolate'a uğradık. Sahipleri Yusef ve Özge çok şeker insanlar.Bize Yusef'in eşinin yaptığı mükemmel ötesi über lezzetli sufleden ikram ettiler.Türk kahvesi muhabbetiyle Yusef bana kahve falı baktı ve Miami'ye yerleşeceğimi söyledi :) Keşkeeee......

Daha sonra gece 1 e kadar club olan mia da demlenmeye devam ettik. Yan masamızda bizim gibi 2 kız oturuyordu. Sohbet muhabbet derken kızlarla kaynaştık ve kahkahalar ortalığı çınlattı. Mia nın sahibi cicimin doğumgünü olduğu için masaya pasta ve şampanya getirdi ve çok güzel bir doğumgünü oldu. Daha sonra eğlenmeye doyamayan bizler yan masadaki yeni arkadaşlarımızıda alarak bayraklı da yeni açılan Taj Mahal isimli cluba gittik. Tepindik,içtik,bağıra bağıra şarkılar söyledik ve fotolar çekildik. Sabaha karşı eve döndüğümde yüzümde koccaman bir gülümsemeyle sızmışım :))

8 May 2010

İnzivamın Sonu

Biraz sonra uzun çabaların sonunda teyzoşumla alışverişe çıkmaya ikna edildim. Malum depresyondayım ve 3 gündür evden çıkmıyorum diye evdekiler endişe içerisindeydi. Bu yüzden ben de teyzoşu kıramadım ve tamam dedim. Hem belki kendime ciciler alırım bahanecek belli mi olur. Bu arada cicim aradı ve sevgili problemleri yaşadığını anlattı.(Cicim benim çok sevdiğim kankim) Üstelik yarın da doğum günü. Teyzoşla alışverişten dönelim onunla buluşup Alsancak ya da Kordon'da içmeye söz verdim. Uff depresyona bile rahat rahat giremiyorum yani anlayacagın. Saçlarım da berbat durumda fön çektirmeye zamanım yok. Keşke dün kuaföre gitseydim.Ne bileyim ben bugün inzivamdan zorla çıkarılıp zorla sosyalleştirileceğimi :P

Neyse şimdi süslenmem lazım.

Bayss  xoxo

Depresyondayım :(

Garip ruh halleri içindeyim bugünlerde. Hem içim içime sığmıyor deli gibi gezmek eğlenmek istiyorum hem de oturduğum koltuktan bile kalkmıyorum 3 gündür. Sanırım depresyona girdim. Beni bu havalar mahvetti yani...

28 Nis 2010

AMELIE

Yaklaşık 1 haftadır hasta olduğum için evden çıkamıyorum.Haliyle bu güzel bahar günlerini de kaçırıyorum ve canım çokk sıkılıyor.Neyse ki bu akşamüstü sevgilim geldi ve biraz da olsa moralim düzeldi :) Akşam dvd de ne izleyelim diye bakınırken Amelie'yi izlemediğimi söylediğimde tepkisi "sen hiç film izlememişsin! " oldu :)  Neyse Amelie'yi izledik ve çoook sevdim. Sevgilim Amelie karakterini bana benzetti. Onun gibi hayaller kurmam,hayali arkadaşlar edinmem gibi şeylere çok güldük. Ama Amelie gerçekten çok güzel bir film. En kısa zamanda tekrar izleyeceğim. :)

VAMPİRLER VE BEN

Ortaokul yıllarında izlediğim filmlerle başladı vampirlere ve vampirizme olan ilgim.İlk hatırladığım vampir filmi Bram Stoker's Dracula idi.Teyzemle sinemaya gitmiş o korkuyla izlerken filmi ben hayran bakışlarla donup kalmıştım gördüğüm şeyin güzelliği karşısında. Daha sonra vampirlerle ilgili okuyabileceğim her kitabı, bulabildiğim her filmi, her diziyi izlemeye çalıştım.


2 yıl öncesine kadar okumak için çok fazla kitap bulamazdım. Vampir kraliçem Anne Rice dışında tabii...Türkçe kitaplarının yanında çevirisini bulamadığım ingilizce kitaplarını da okurdum ki hiç zevk almazdım o zaman okuduğumdan ..Hala da almam ya Türkçe olmayan kitapları okumaktan.Neyse ki Stephanie Meyer ablamız çıktı da Twilight saga ile tekrar popüler oldu vampirizm. Önüm arkam sağım solum vampir kitabı oldu. Bu sıralar benden mutlusu yok yani. Bulduğum tüm vampir ve içinde vampir olan fantasy fiction kitapları okumaya çalışıyorum. Geniş bir koleksiyonum olmaya başladı ve bunu daha da geliştirmeye çalışıyorum.

Şimdi de yeni bir blog açtım.Sadece ve sadece vampirlerle ilgili olacak ve burada okuduğum kitapları , izlediğim film ve dizileri anlatacağım. Bunları okurken hangi karakterlere aşık oldum hangisinden nefret ettim ya da ben olsam ne yapardım onları anlatacağım. Bu arada belki kısa öyküler bile yazabilirim bilmiyorum.Zaman gösterecek.....




26 Nis 2010

Zayıflamaya Yardımcı Kararlarım



Bu kararlar mutlaka uygulanacak ve hedef 10kg verilip 65 kg inilecek!!





• Her sabah ılık su içilecek
• Her sabah 15-30 dk arası egzersiz yapılacak

• Kahvaltı mutlaka edilecek

• Gün içinde 2 saatte 1 meyve yenilecek

• Günde sadece 1 bardak kahve içilecek

• Yeşil çay ve bitki çayları içilecek

• Her akşam 1 saat wii fit yapılacak

• Akşam en geç 8 de yemek yenilecek

• Bira kesinlikle içilmeyecek

• İçki olarak sadece şarap içilecek

• Her gece yatmadan önce elmasirkesi-bal karışımı içilecek

Hamiş:elma sirkesi bal karışımını içtim tek kelimeyle iğğğrennçti . Listeden bunu çıkarttım bütün gece sirke sirke koktum çünkü :))


JUNO çok çok naif bir film...

Son zamanlarda izlediğim en güzel filmdi.Filmin soundtrack ise hemen kütüphanemdeki yerini aldı bile...